Boylu boyunca kapılar alnımda kahır
Yaprak düşünce nem tutuyorum
Bir zeminin tozunda yüzler bulmaktır
Zor değil kapı koluna dokunan bilir
Babalarını evde bekleyen
Çocuklardan anlıyorum
İnsana eşyaya
Ve ıslık çalamayan tüm çocuklara
Türküler söylenirdi bu şehirde
Ağaçların rengini hatırlamam tek
Ama bir tomurcuk vardı düşümde
Ve kadınlar ağarırdı tütün kokan perdelerde
Soramadım hiç neden ölürdü kuşlar
Zannederdim bir balkondan atladılar
Adamlar ölürler ki bu dünyada sabır
Taş gibi bir durumdur hareketsiz
Ilık sulardan geriye kalanlar ayrılır
Irmaklara koşarken beyaz ve sessiz
Bir dem var ki hüzzamdır apaçık
Terli fanilasında büyür çocukların
Kollarım toprak ister ki yar’a konsun
Ama düşünce daha bir güzeldir yara
Ellerim barut olur patlar bir ışığa
Lambalar kanar ve geriye ne kalırsa
Bu şehrin nüfusundan düşülür
Ayık ve kalibreli sesler titretir
Semt pazarlarında karpuz kabuklarını
Ki ben yalınayak süslerim sokakları
İki sokak arası çamaşır ipiyle tutunur
Ve taze saçaklar besler karanlıkları
Bir sarımlık günden bu yana
Merdivenler ne aşağı ne yukarı
Uslu kaldırımlara nispet örtülür
Demir çiçeklerin korkulukları
Şehir göz çukurlarımın olduğu ismi
Şehir asma tavanlarda lale bahçesi
Sır duyumlar içerlenirken kulaklarıma
Yalnız değilim biliyor beni
Top oynayan sokak ve akşamlar
Büyürken adamın kırık bir cam için gözleri
Ama korkuyordu çocuklar |