belki bir anka kuşu kanat çırpar tan vakti
belki bir sözcük endamıyla düşer şiire
ılık bir esinti renk verir yirminci geceye
belki şölene döner bir yalnızlık
kederlerdoldururyüreğebirbekleyiş
asılıkalırboşluktabirçaresizlik
belki derin bir düşüncede olmadı bir zihin
belki bahar yorgunuydu ince narin parmaklar
aykırısındaydı belki zamanın
belki bir şehir yürür de gelir kaf dağının ardından
belki şefkatli bir devdir sahibi muştular getirir
belki yağız atlılardır korkusuz dörtnala gelir
belki bir kadın kendi kadar çıkar zifiri karanlığından
belki bir samanyolu akar pencereme rivayet olur
belki şen bir bülbül konar ellerime düş ırmağından
derim:
kal!.
derim:
kal!.
birmimozayayılırrüzgârlabirlikte
biruçurtmatelleretakılıkalır
belki bir kasrda bir ceylan büyür
belki ürkek belki yaralı bir kontestir
belki bir melek suretinde bir çocuk
silmeye çalışır bedeninden izlerini günahın
belki köpüğünü taşırır bir ırmak helallik isteyerek
belki sökülüp gelir kırmızı gül ağacı
belki içinden şarkı geçer dört duvar bir odanın
belki damakta bir kahve telvesi esmerliğinden
gülümser gün ortasında silerek izlerini yeisin
belki damakta bir kahve telvesi esmerliğinden
gülümser gün ortasında silerek izlerini yeisin
belki yüreğinden saçıma dokunandır uzağımdaki el
belki özlemidir baba ellerinin bir nisan esintisi
belkiaynalardıyalansızkırılgan
belkibendekalandırüzgârınyardiyeöptüğüyer
belki bugün hüzünlüyüm belki karamsar..
ferda balkaya çetin
21 mayıs 2012
21 mayıs 2012