18 Aralık 2011 Pazar

Tekin Aral, 'Karikatürü kurallara bağlamak saçma bir iştir'

*İnsanlara, olaylara mizahi mi bakıp mizah yapıyorsunuz?
->Mizahın haince planlanıp kuyumcu terazisiyle ölçerek yapılması gerektiğine inanıyorum. Alışverişte karşılaştığım insanlar, ensesine bir tokat atıp komik şeyler söylememi bekliyor. Mizahçılar pek öyle kah kah, kih kih insanlar değildir. Futbolcu da sokakta yürürken her gördüğü konserve kutusuna tekme atmaz. Ama keyifli yönlerimiz vardır; hatta benim bile!
*Kader mi getirdi yoksa çocukken mi karikatüre başladınız?
->Bu işe çok bilinçli başlamadım. Bir baltaya sap olmak için başladım. Durduk oturduk yerde insanın içinde mizah duygusu olması , çok kolay değil. 15 yaşındaydım, iyi resim yapıyordum. Oraya buraya gönderiyordum. Böyle başladım. İlki Dolmuş dergisinde yayımlandı. O zamanlar bu işin çok ustaları vardı. Alan dardı. Mizah için liseden sonra okumadım. Sonra gazetelerde çalışmaya başladım. Ressamlık yaptım. Uzun yıllar çizgi film çalışmalarında bulundum. Birden kendimi o zamanın Günaydın'ının birinci sayfasında dokuz sütun karikatürler çizerken buldum. Derken 1974'te Gırgır, 1976'da da Fırt'ı çıkardık.
*Masanızda her şey çok düzenli, dahası paralel duruyor, bir simetri tutkunuz mu var?
->Yok öyle şey. O bizim Müjdat Gezen'de vardır. Mizahçılar dağınık tanınırlar ama ben düzenliyimdir. Yatılı okulun verdiği alışkanlıktan da geliyor. Ya da çocukluğumda, gençliğimdeki, kötü koşulların etkisi... Çok yoksul günler yaşadım. Babıali'de otellerde, dört kişilik odalarda yatardım. Üsküdar'dan her gün Babıali'ye gitmek, elinde karikatür kapı kapı dolaşmak mümkün değildi. Kapılarda yatmak gerekiyordu. 40 karikatüründen birini beğenecekler de 10 lira verecekler... Parasızlıktan, aldığım barbunya konservelerini yiyip içine sinek atar, konserveyi iade ederdim. Tabii parayı geri alıp ertesi gün yine konserve almak için. Babıali'deki bütün bakkallar beni tanırdı. Artık Beyazıt bakkallarına gider olmuştum.


*Şimdiki mizahçılar daha şanslı. Başta çileyi siz çektiğiniz için mi?
->Biz çektik diyemem. Herkes, hepimiz çektik. Ama işimden iyi paralar kazandım. Birlikte çalıştığım arkadaşlarım da kazandılar. Aslında çok daha fazlasını da kazanmalıydık.
*Mizahçı ruhunuza Hürriyet Medya Towers iyi geliyor mu?
->Asansörde gençlerle karşılaşıyorum. Hepsi blue jean'li. Gazetede izin verseler blue jean satarım, ne çok para kazanırım. Gazetenin korumaları çok hoş, çok sıcak. Gazetecinin korumalardan dayak yemediği tek yer bizim gazete. Özellikle bir sanatçı için çalışması, üretmesi kolay yer değil. Mutlaka teknolojik her şey düşünülmüş. Ama birbirimizle asansörde tanışıyoruz. Bina çok büyük. Bazen sokakta kaçtığımız alacaklılarla, ev sahipleriyle gazetede karşılaşıyorsunuz. Adam ilan vermeye gelmiş! Ben bir gazetede çalışırken pencereden girip çıkardık. Kapısına giden yol çok uzun ve karanlık olduğu için. Hürriyet'te pencere de yok!

*Müthiş bir mizah kaynağı gördüğünüz politikacı, şarkıcı var mı?
->Kesinlikle, hepsi oluyor. O kadar çok var ki. Ama isim verirsem özel bir dikkat gösterdiğimi düşünürler. Ama televizyonların çoğu lahmacun kokuyor. Artık daha iyi koksun diye ekranda da lahmacun yapmaya başladılar. Televizyon eleştirileri yapmaya başladım bu nedenle. Yıllarca iktidarları eleştirdim, şu anda da televizyonları eleştiriyorum. Çünkü şu an iktidarda olan, televizyonlar... Hepimizi televizyonlar idare ediyor. İstedikleri an hiç olmayacak birini tepeye oturtup, en tepedekini aşağı indirebiliyorlar. Futbolcuları bile televizyon idare ediyor. Yedi yaşındaki çocuğa Einstein muamelesi yapıyorlar.
* Karikatürlerde neden zenginler şişman ve purolu çizilir?
->Belli simgeler vardır. Bizde zenginler hep şişman, göbekli, purolu çizilir. Hiç şişman zengin gördünüz mü? Kilo vermek için sağlık salonlarına giderler. Diyetler yaparlar. Papyonlu politikacılar çizdik hep. Cumhuriyet bayramında bile takmıyor adamlar. Hatta biri kravatı beline bağlamıştı.

*Konuşma balonları çizgiyi anlamazlar diye mi?
->Karikatür yazılı da olur, yazısız da. Çok isterseniz çizgisiz de olur. Karikatürü zincirlerle kurallara bağlamak, hem de günümüzde saçma sapan bir iştir. Karikatürü yazılı, yazısız, noktalı, virgüllü, beyazpeynirli, kıymalı diye ayırmaya, evcilleştirmeye kalkmak niye ki? Bizde en bi yazısız karikatür savunucuları, aynı zamanda dünyanın gene en bi yazılı karikatürlerini yapan büyük ustalar Wolinski'lere, Reiser'lere tapınmaktan da geri durmazlar. Boşverin.!. Herkes dilediği gibi çizer. Beğenen beğenir, beğenmeyen de küçük kızını vermez!..
*İyi ki mizahçı olmuşum. Bir daha doğsam yine olurum der misiniz?
->Mizahçı filan olmazdım. Ne güzel adam gibi işler var. 10 dakikada milyarlar kazanılıyor. Böyle stressiz, kendime rahat zaman ayıracağım, az çalışarak çok para kazanacağım işler bulurdum.



Gülden Aydın
Hürriyet, 3 Ağustos 1997
arşiv­­­: MİZAH VE ŞİİR

Photobucket




19. 04. 2009