25 Şubat 2012 Cumartesi

Karıncanın Verdiği Ders

KARINCANIN DERSİ adlı kitaptan seçmeler

KARINCANIN VERDİĞİ DERS

Karıncalar topluluk halinde yaşarlar. Topluluk kraliçe, erkekler ve işçilerden oluşur. Dişiler(kraliçe) ve erkekler çoğunlukla kanatlıdırlar. İşçiler kanatsız kısır dişilerdir. Yuvanın temizliği, korunması, yavruların bakılması işçi karıncaların görevleridir. Karıncalar yuvalarını çalı çırpıların arasına ya da toprağın altına yaparlar. Çok çalışırlar, yazın biriktirdiklerini kışın yerler. Ağustos böceği gibi har vurup harman savurmazlar, aç kalmazlar, böylece insanlara iyi örnek olurlar. İktisat Fakültesinin simgesi karıncadır. Karınca küçük bir hayvandır ama bizlere büyük dersler verir.

Feridun Attar’a göre, hayvanların dilinden anlayan Hazreti Süleyman bir gün ıssız bir yerde dolaşırken bir karınca ailesine rastlar. Karıncalar Sultan Süleyman’ın hatırını sorarlar ve onu selamlarlar. Ama bir karınca hiç yanına yaklaşmaz ve dev bir çöp yığınını taşımayı sürdürür. Hazreti Süleyman merakla onun yanına gider ve şöyle der: “Ey karınca! Bütün arkadaşların benimle konuştular ama sen başını bile çevirmeden işini sürdürdün. Niye böyle yaptın?”
Karınca kederle başını salladı: “Benim kaybedecek bir dakikam bile yok, dedi. Bir an önce şu çöp yığınını kaldırmalıyım. İşim çok acele.”
Hazreti Süleyman büsbütün meraklandı: “Ama yığın büyük, sen küçüksün, diye konuştu. Bütün ömrünce yığını kaldırmaya uğraşsan, yine de başaramazsın.”
Karınca bir an durup Hazreti Süleyman’a baktı: “ Bu yığının altında benim eşim var. Son yağmurda sular bu çöpleri sürükledi, buraya yığdı, eşim de altında kaldı. Eşimi oradan çıkarmamın zor olduğunu biliyorum. Ama o benim sevgili eşim. Onun için çalışmayacağım da kimin için çalışacağım? Eğer sen de bütün gücünle sevdiklerini kurtarmak için elinden geleni yapmaya çalışır, insanları sever, onlar için çalışırsan, kalbinden sevgiyi hiç eksik etmezsen ne demek istediğimi anlarsın.”
HAZRETİ SÜLEYMAN eğilip karıncaya yardım etti, verdiği ders için teşekkür etti.

KARINCAYLA BALIK

Karınca mı balığı yer, yoksa balık mı karıncayı diye sorsam, şaşırır, ne ilgisi var, balık suda yaşar, karınca da karada dersiniz. Oysa Afrika’nın usuz bucaksız topraklarında ilkbahar yağmurlarıyla göllerin oluştuğunu, yaz sıcağında da kuruduğunu biliyor musunuz? Sular yükselip göl halini alınca karıncalar suya kapılıp balıklara yem olurlar. Sular çekilince de balıklar susuz kalıp ölürler, bu sefer karıncalar balıkların başına üşüşürler, onları yer bitirirler.
Kimimiz karınca kimimiz balığız şu evrende. Karınca ya da balık olmanın sağladığı üstünlüğe kanıp övünmek kendini kandırmaktır. Kimin kimi yeneceğini doğa belirler, biz değil. Ne demiş atalarımız: “Alta düştüm diye yerinme, üste çıktım diye sevinme.”

KAZ HIRSIZI
Birinin kazı çalınmış, bir türlü bulunamamış. Adam, Hazreti Süleyman’a durumu anlatmış. O da halkı camiye toplamış. Hırsız da bakalım ne diyecek diye oraya gelmiş. “ İçinizde öyle aptal biri var ki, hem kazı çalıyor hem de başında kazın tüyleri olduğu halde buraya gelmeye çekinmiyor” demiş yüce sultan.
Hırsız farkında olmadan, acaba başımda tüy var mı diye saçlarını yoklayınca Hazreti Süleyman cemaate: “İşte hırsız orada, yakalayın” demiş.
Kendi ayağıyla tuzağa düşen hırsız da kıskıvrak yakalanmış.

KAZ OLUYORSUN

Adamın biri ölmüş, sorgu meleklerinin karşısına çıkarılmış. Melek sormaya başlamış:
“ Hayattayken hiç birini sevdin, aşık oldun mu?”
Adam yüzünü buruşturmuş:
“ Böyle boş şeylere bulaşmadım, ah vah etmedim, sevda falan çekmedim.”
“ Sanatla, edebiyatla ilgilendin mi, şiir yazdın mı, resim yapın mı?”
“Sanat, edebiyat karın doyurmaz. Para kazanmak için çalıştım ben.”
“ Kitap, dergi, gazete okudun mu?
“ Okumakla başım hoş değil.”
“ Dostun, arkadaşın var mıydı, onlar için bir şey yaptın mı?”
“ Dedim ya, aklım fikrim para kazanmaktı. Başka bir şey düşünmedim. En iyi dost paradır bence.”
Baş melek yardımcılarına dönmüş, “Çabuk bir kanat getirin bu adama” demiş.
Adam sevinçle, “Melek mi oluyorum?” diye sormuş.
“ Hayır, demiş baş melek. Kaz oluyorsun kaz!”
Erhan Tığlı
erhantigli@mynet.com