(Kendi başına yetim, yetim başına kederli bir ülkedeyim.
Belki çıkmaz bir sokaktır yüreğim.)
Güneşi çalarken suçüstü yakalarım akşamı
Gündüz deniz misali yaslanır da gecenin gizli yüzüne, gecenin gizli yüzünde sisli bir sabaha ağlarım. Kuytuda unutulan bu şiir ağlar.
Şimdi bahara randevu veren bir rüyada ve bütün yağmurların Ankaralarında ıslanırım. Oysa
bahar hakedilmemiş tek mevsimdir ve asıl ıslanan yağmur, ıslatan benim suretimdir.
Ve seni düşünürüm. Sen ki bir güneş gibi kaçarsın, aşkın takviminde adın yazılı, ikliminde tufansın.
/Gitme sensiz kalıyorum
sessizce bir hiç kalıyorum/
Artık ne biriktirdiğim özlemler kalır çekmecemde, ne de özlenecek bir çekmece kalır
geride
Geride depremlere terk edilmiş bir şehir ve
kuytuda unutulan bu şiir kalır. Geride ben
kalırım. Bu aşk nerede çağlarsa, orada ıslanırım.
Dağları çoğalmış ovalar düşünürüm, ovaları
süsleyen başaklar ve nehir yatakları gibi bahtiyar aşklar. Bir de seni düşünürüm.
/Gitme yalnız kalıyorum,
yalnızca bir ben kalıyorum/
Dağlarda ateş yanıyor,
dağlarda haziran,
dağlarda aşk,
dağlarda gözlerim yanıyor.
Kentlerde dağ kadar bedenim, dağlarda kent
kadar kanıyor. Kanıyor da içimdeki gerilla ka-
dar özgür bir aşk aranıyor.
(Artık sabıkalıdır yüreğim seslenir; senin gökyüzün yağar
benim yeryüzüm gizlenir.)
Zafer Ekin Karabay