Beynimizeki Tatil
Yoğun bir çalışma temposu çoğu zaman bunaltır bizi.
Bulunduğumuz yerden uzaklaşmak, kendimizle baş başa kalmak, zihnimizi boşaltmak, arındırmak isteriz arada bir.
İster çalışma hayatının getirdiği zorluklar,
İster gündelik yaşamın bizi içine hapsettiği koşturmalar, yorgunluklar olsun ,
Yaşantımızda “tatil özlemi” olarak belirir bu duygu.
Tatil…
Beynimizdeki göreceli kavram…
Dinlenmenin, eğlenmenin, hoşça vakit geçirmenin ruhumuza yansıttığı pozitifliğin adı.
Kendimizi daha iyi tanıyıp,
Yeni bilgi ve davranışlarla hayata bakışımızı değiştirebilme,
Yeni düşüncelerle kendimizi geliştirebilme olanağı bulabileceğimiz mükemmel bir fırsat.
Salt bedenimizin değil,
Beynimizin de dinlenmesi gerekir aslında.
Peki,
Beyin dinlenir mi tatilde?
Amaca uygun bir tatil anlayışı ile,
Beynimizi yoran, işgal eden olumsuz düşüncelerinden
arındırıp, tamamlanması gereken iş takıntılarından
kurtarırsak mümkün…
Sportif faaliyetlere,
Müzik dinlemeye,
Eş-dost ziyaretlerine,
Zevk alacağımız uğraşlara olanak tanımak, tatil
dönüşü daha zinde olmamıza neden olur.
Bu bağlamda,
Peşinde koştuğumuz arayışların,
Kişisel gelişimimize ışık tutacak, katkı sağlayacak nitelikte olması,
Bizi daha verimli, daha üretken yapacaktır.
Kendimizi, yaşamımızı, işimizi anlamlı ve değerli
kıldığımız gibi,
Zaman dilimlerini doğru ve etkin kullanarak tatilimizi
de anlamlı ve değerli kılabiliriz.
Yazımın başında tatili tanımlarken ,
“Beynimizdeki göreceli kavram” demiştim.
Düşünürsek,
TATİL,
Kimilerine göre tembellik,
Kimilerine göre özgürlük,
Kimilerine göre “fırsat” bilip eksiklikleri
tamamlama,
Kimilerine göre çeşitli aktivitelere zaman ayırarak
kendini geliştirme,
Kimilerine göre ise ruh ve bedeni olumsuzluklardan arındırma…
Hangi seçenek olursa olsun sonuçta, beyne hangi komutu verirseniz onu yapar.
28.01. 2009