1 Ocak 2013 Salı

yalnız bir şehir yalnız bir şair ve yapayalnız bir şiir

  ne zaman bir şehir düşünsem
bir şair gelir aklıma
biraz kalabalık biraz yalnız derin kederlerdedir
    gölgesi düşer yüzüne bir sokak lambasının / aydınlıktır zaten
vakit sabahtır.
ikindidir. akşamdır. geceye değmez yorgun elleri

öyle çok rahat  değilim çekinirim şehrin gazabından
bol susamlı simitler dağıtırım kedilere kuşlara
en derinindeyken şair o güzel uykunun. kalbim en önde gider ardım sıra ayak sesi.
buradayım… sen gel. vefayı konuşma zamanı şimdi

tam da iltifatlar taçlandırıyordu çocuksuluğumu. saçlarımda hareler…  / dündü.
biraz insafsız biraz Hamlet: “Ben size ruhunuzun ta içini gösteren bir ayna tutmadan
bir yere gidemezsiniz buradan.” 
“bin keder gizler her ayrılık” dedi şair, -gurbetim olur dokunduğun her obje-
sen iyisi mi elif ol uçuşsun eteklerindeki efsunlu pırıltılar. kal öylece!
 ve biraz daha saklandık kendimizden  kırlangıçlar geçiyordu
 hasret taşındı tene öte yalnızlıklardan / bahardı. alevdi dudaklarıma değen…

  ne zaman bir şair düşünsem
 bir şehir bana doğru gelir gülüşlü
 kaybolurcasına karışır sesime hüzün. zaman hâlâ ha bitti ha bitecek
 hep kuşatmalar içinde şiir nereden baksak ya da başlasak mühür
her şey teklifsizce yağan yağmur akan gece. biterken biraz eksik

ah işte o an! biraz kahverengi biraz siyah. renklerin vedası camda asılı kalan
“gitme!” dedi şair;  -daha şiirden söz etmedik-

ferda balkaya çetin
23 kasım 2012