Özlemişim. Hayal ceplerimi yokladım. Aradığımı
bulamadım.
Sanırım gelirken bavula sığmadı diye kestirip
attığım hayallerim
giderken bana dair bir çok şeyi beraberinde
götürmüş. O an
bu şehrin sokakları bana yabancılaştı. Anladım ki; benim köşede
bırakılacak hayallerim yokmuş. Hayallerin önemsizi
yokmuş.
Gece gökyüzüne hakim olmaya başladı. Yıldızlar
aniden parladı.
Arkama yaslanıp yıldızları seyretmeye başladım.
Hepsinin ayrı
bir duruşu vardı. Küçük Prens’in gökyüzündeki gülüşünü duyabilmek
için kulak kesildim. Duyamadım. Sanırım Küçük Prens
gülüşünün
acısına dayanamayıp hayata küsmüştü. Bazı yıldızlar
ise çok benim içindi.
Benimle gülüyorlardı. Aslında izlemek istediğim şey
yıldızlar değildi.
Hayallerimin gökyüzündeki dans edişiydi. Gökyüzünün
hala
tanımlayamadığım renkleri; belki de hayal buydu.
Gözlerim çok yorulmuştu. Uyumak için eve gittim.
Radyoyu açtım.
Kafamı yastığıma koydum. Kulağıma bir şarkı geldi;
kalbime işledi.
İşte ben Sezen Aksu’nun git ile gitme dediği iki
saniyelik boşluktaydım,
bütün umudumu oraya saklamıştım. Hayal ile hayat
arasındaki ince çizgide
kaybolup gittiğim günden beri yaşamın belirsizliğini
üstümden
atamamıştım. İşte ben bu belirsizlikten ibarettim.
Hayalle gerçek arasında
asimile olmuş bir kadındım. Gerçekleri kabullenmeyen
ısrarcı
tutumum beni hayaller alemine misafir etmişti.
Hayal etmek insanın var olmak için yaptığı bir
savaştır. Kazanan
kendini bulur; kaybedense “diğer insanlar”
kategorisine eklenir.
Hayat öyle ya da böyle devam eder; yarım kalanlara
rağmen…
GÜLŞEN DEM: 1997 Bursa’da doğumlu Gülşen Dem, Afyon
Kocatepe Üniversitesi – Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünde okuyor.